12 Haziran 2014 Perşembe

Kitap Yorumu ✖ Bela - Sally Green (HALF LİFE #1)





Yazarı: Sally Green
Çeviren: Taylan Taftaf
Sayfa sayısı: 396
Yayın Evi: Dex

Yayın Yılı: 2014
Liste Fiyatı: 20 TL
KİMSE İSTEMİYOR. HERKES PEŞİNDE.

Sen bir cadısın, yarı Ak, yarı Kara. Okuyamıyor, yazamıyorsun ama iyileşiyorsun hızla. Karanlık çökünce kapalı bir yerde kalırsan hasta oluyorsun. Annalise'e çok âşıksın ama Ak Cadılardan nefret ediyorsun. On dört yaşından beri bir kafesin içinde tutsaksın. Kaçmalı ve o korkunç, katil babanı bulmalısın. Bunu başarmalısın, on yedinci yaş gününden önce hem de. Çünkü sen yok edilmesi gereken bir Bela'sın.
"Karanlık ve tüyler ürperticibir hikaye, unutulmaz bir anakarakter."-Publishers Weekly-


"İyiyle kötünün sınırlarını zorlayan,korkutucu ve çarpıcı bir kitap. Nathan'ınhayatta kalma savaşı incecik bir ipin ucunda -üstelik bu daha başlangıç."-Booklist-


"Fazlasıyla iyi ve tehlikeli bir şekilde bağımlılık yapıcı."-Time


Sally Green’in ilk kitabı olan Bela, Half Life serisinin ilk kitabını oluşturuyor. Fantastik edebiyatta geri planda kalan cadılarıyla tanıştırıyor bizi. Hatta kısa süre içinde filmini bile görebiliriz. Daha şimdiden 40 kadar dile çevrilen bu kitap büyük şeyler vaat ediyor.



Kitaba bir göz atma niyetiyle başlamıştım fakat ilk bölümden dikkatimi çekti, yazı dilinde ikinci tekil şahıs kullanan birini ilk defa görüyordum. Bir süre sonra olaylar birinci tekil şahısla anlatılmaya başlanıyor fakat akıcı olmaya devam ediyor.

Cadıların arasında geçen bu hikayede Nathan adı verilen bir çocuk gerçekten kötü şeylere katlanmak zorunda kalıyor. Onun tek suçu; yarı ak yarı kara bir cadı olması. Kara cadı Marcus’un saldırdığı bir ailedeki adamı öldürüp, karısına tecavüz ederek bir çocuğa hamile bırakmasından sonra Nathan’ın kaçınılamaz doğumu tüm cadılar için bir başlangıç oluyor.  Bir kara cadıyla bir ak cadının çocuğu olan Nathan türünün tek örneği ve insanlar onu doğasından ötürü sevmiyor, dışlıyor ve eziyet ediyor. Tam bir cadı olmasını engellemeye çalışan ve ak cadılardan oluşan meclis kendilerinin ne kadar iyi olduğunu söylese de Nathan’a karşı oldukça kötü davranıyorlar. Avladıkları kara cadıları uzun süreli işkencelere maruz bırakıyorlar. Yani söyleyebileceğim, ak ile kara arasında incecik bir çizginin bulunduğu.


Nathan ise daha önce yüzünü bile görmediği babasına karşı garip bir sevgi beslemekte. Diğer çocuklar gibi okula gidiyor, köklü bir aileden gelen Annalise’ye aşık oluyor fakat duygularından dolayı çok acı çekiyor. Üvey ablası bile onun varlığından hoşnut değilken arkadaş edinmesi oldukça zorlaşıyor. Kısa süre içinde ailesinin sorumsuz olduğunu iddia eden meclis Nathan’ı alıp kafese kapatıyor.

Cadı olmasına izin vermeyeceklerini anladığında ise ölmemek için yapması gereken iki şey var; ya babasını bulup ondan üç hediyesini alarak bir kara cadı olacak ya da meclisin isteklerine boyun eğerek bir ak cadı olmak için babasını öldürecek.


Bu kitabı okurken hiç sıkılmadım. Yazarın dili sade ve akıcıyken sıkılmamak da mümkün değildi zaten ve bir üçleme için iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Ana karakterini monotonun dışına çıkıp erkek seçmesi de ayrı bir güzellik, böyle kitaplar pek bulunmuyor. Ayrıca yazarın Nathan’a hiç acımadığını düşünüyorum, ne kadar hızlı iyileşebiliyor olursa olsun katlandığı acılar inanılmazdı. 
                                                                      
                                                                               


2 yorum: