Theseus Cassio
Lowood, kendisi ona sadece Cas demenizi ister, bir hayalet
avcısıdır. Geçmişi
ve nasıl oluştuğu hakkında hiçbir bilgisinin olmadığı, aile yadigarı ve
hayaletleri öldürmenin tek yolu olan bıçakla ava başlayan bu çocuk henüz o yedi
yaşındadır. Küçüklüğü babasının av peşinde koşturmasında dolayı orada bura
geçmiştir fakat bir gün hayalet avcısı babası avında tek parça halinde
dönememiştir. Evet, babası ölmüştür ve onu öldüren korkunç hayalet hala
yaşıyordur.
Cas, çok sevdiği
babasının intikamını almak için yanıp tutuşmaktadır fakat annesi, o bir
cadıdır, Cas’in zarar görmesinden ya da biricik kocası gibi ölmesinden korktuğu
için onu babasını öldüren hayaletten uzak tutmuştur. Cas gizliden gizliye
babasının ölümünü araştırırken bir yandan da hayaletleri öldürerek babasını
öldüren hayaletin karşına daha güçlü bir şekilde çıkmayı planlıyordur.
Anna, namı diğer
Kan Giyinmiş Kız onun yeni avıdır. Sahiplendiği eski evine giren herkesi
korkunç bir şekilde parçalayarak öldüren, elbisesinin eteklerinden kan damlayan
korkunç ve güçlü bir hayalettir Anna. Evine giren evsizler, meraklılar ve
heyecan arayanların hiçbiri geri çıkamamıştır, bedenleri bile bulunamamıştır.
Anna’yı avlamak
için yeni bir yere taşınan Cas onun hakkında bilgi sahibi olabilmek için yeni
arkadaşlarının ağzını arar ve sonunda Carmel adında güzel ve popüler bir kız
onun hayalet avcısı olduğunu bilmeden bu konuda yardımcı olmak ister. Her
lisede filmi veya kitaplarında olduğu gibi bu kızında belalı bir eski sevgilisi
vardır ve Cas’in gözünü korkutmak ister. Anna’nın evine gitmeyi teklif eder,
avının nerede olduğunu öğrenmeyi çok isteyen Cas ise bunu kabul eder. Anna’nın
evine geldiklerindeyse Mike Cas’in kafasına tahtayla vurarak onu eve kapatır ve
olacakları pencereden izlemeye koyulur. Sonunda Anna eteklerinden kan damlayan
elbisesiyle merdivenlerin başına belirmiştir ve oldukça korkunç görünüyordur.
Tanrım, yaşayan insanlar ne kadar sinir bozucuydu.
Pencereden
uzanarak Mike’ı içeriye çeker ve onu oracıkta çıplak elleriyle ikiye ayırır,
Cas’in hayatını bağışlar.
Anna, şu zamana
kadar Cas’in gördüğü en güçlü ve korkunç, aynı zamanda ilginç hayalettir.
Kendisi hariç eve giren herkesi öldürmeye meyilli olan Anna’nın nasıl öldüğünü
öğrenmeye karar verir, ona göre bu kadar güçlü olmasının ardında ölümüyle
alakalı bir şey vardır. Bu sırada bir korkunç bir masum kız olan Anna Cas’in
kafasını oldukça karıştırır, ondan hoşlanmaya başlar fakat avını
sevemeyeceğinin ve bir gün onu öldürmek zorunda kalacağının farkındadır.
Yeni tanıştığı
Thomas ve onun büyükbabasının yardımlarıyla Anna’yı alt etmeyi planlar, her
zamanki huyunu aksine ilk defa olaya etrafındaki insanları karıştırmıştır Cas.
Peki, aslında en
kötü hayalet Anna değilse?
Supernatural’i
bilmeyen yoktur, benim favori dizilerim arasındadır. Bu kitabı okurken aralarında
çok karşılaştırma yapmışımdır. Zaten kitap, Cas’in otostop çeken bir hayaleti
öldürmesiyle başlar ki, Supernatural’in ilk bölümünü açıp bakarsanız benzer bir
olayla karşılaşacaksınız. Ve eğer Supernatural’i seviyorsanız bu kitabı da
seveceksiniz.
Kendare Blake
kitabı yazarken güzel bir kalem kullanmış, betimlemeler yapmış ve okuyucuyu
sıkmadan heyecanla harmanlamış. Aslında böyle bir kitabı okurken sıkılmak
mümkün değil, kendi adıma konuşuyorum, kitap gerçekten hoştu. Bitirene kadar
elimden bırakamadım ve arada bir durup “Vay be” dedim. Anna gerçekten de
korkunç bir hayalet ve onun kimin öldürdüğünü gerçekten çok merak ediyorsunuz.
Kitabın sonlarına doğru gerçekten muhteşem bir olay oluyor, spoiler vermek
istemiyorum ama “Yok artık” dedirtecek bir şey oluyor. Korkudan çok aksiyon ve
gizemi barındırdığını düşünüyorum, yazar şaşırtmayı iyi becermiş. Hiçbir
sayfasında sıkılmadığıma sizi temi edebilirim.
Eğer siz de benim
gibi aksiyon ve hayalet severseniz bu kitabı kesinlikle okumalısınız.
PUANIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder