3 Ocak 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu ✖ Işığı Ararken - Elizabeth Haynes




Catherine uzun zamandır yalnızdır ve bekârlığın tadını çıkarırken onu görür görmez büyük bir balık yakaladığını anlar. Lee göz kamaştırıcı, karizmatik, içinden geldiği gibi davranan, adeta gerçek olamayacak kadar çekici biridir. Anlaşılan arkadaşları da aynı fikirdedir, zira her biri sırayla onun büyüsüne kapılır. 

Fakat Lee'nin dengesiz ve zaman zaman hükmeden tavırları Catherine'i giderek yalnızlığa sürükler. İnsanlara güvenini kaybetmiş, kendini dış dünyaya kapatıp karanlığa gömülmüştür ve en ince ayrıntısına kadar düşündüğü bir kaçış planı yapar.

Dört yıl sonra, hayatını cehenneme çeviren korkuları yenmeye çalışırken cesaretini yeniden kazanıp tehlikenin geçtiğine, kurtulduğuna inanmaya başlar.

Ta ki her şeyi değiştirecek o telefon gelene kadar. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.


"Elinizden bırakamayacağınız sürükleyici bir kitap." 
The Guardian

"Çarpıcı, merak uyandırıcı... okuru tamamen tutsak ediyor. Sarsıcı bir başlangıç." 
S.J. Watson


"Saplantılı bir gerilime teslim olacaksınız." 
Karin Slaughter


"İnsanın içini ürperten bir psikolojik gerilim."
Publishers Weekly


Herkese merhaba! Nasılsınız çok merak ettim doğrusu, bunu hiçbir yazımda sormadığım için de bayağı bir bencil hissettim. Gerçekten, içtenlikle soruyorum, nasılsınız? 

Bana sorarsanız tuhaf bir duygu yumağı içindeyim. Elimdeki kitabı yeni bitirmenin verdiği hüzün ve şaşkınlık bir yana önümde Harry Potter serisinin ilk kitabı Felsefe Taşı'nın görüntüsü beni aşırı derecede heyecanlandırıyor. Şok ve hüznümün nedenini zaten az sonra zaten açıklayacağım için şimdilik biraz gevezelik yapmak istiyorum. 

Birkaç gün önce yeni yıla girdik, biliyorsunuz. Çoğu blogger yeni yılla alakalı yazı paylaşıp çekiliş falan yaparken ben de biraz marjinal olabilmek için hiçbir şey yapmadım. Tamam, tamam. Yine tembelliğim tuttu. 
Neyse, her yıl kendime bir takım söyler veriyorum, aynı sizler gibi. Bu yıl daha çok çalışacağım, notlarımı yükselteceğim, ingilizce kitap okuyacağım (tabi bunun için önce ingilizce öğrenmem gerek), daha çok kitap okuyacağım, bloğumla daha çok ilgileneceğim, hikayemi bitirip yenisini yazmaya başlayacağım, daha çok insanla tanışacak ve daha neşeli olacağım, daha çok iyilik yapacağım... Bunları yaz yaz bitmez. Özellikle benim için çünkü yapmak istediğim bir ton iş var. Aha, bak bir tane daha aklıma geldi: Başta Doctor Who olmak üzere izlemek istediğim tüm yabancı dizileri izleyeceğim.


Doctor Who'nun tüm sezonlarını izleyen bir insanın ömrünün 24 gününü Doctor Who izleyerek geçirdiğini biliyor muydunuz? Evet, daha geçen gün hesapladım. Sekiz yüzden fazla bölüm var. Tabi bu kadar uzun olması onu bitiremememe bir bahane de olmuyor değil. 

Şimdi ben bundan neden bahsettim? Işığı Ararken gibi karanlık bir psikolojik kitabın yorumunda bahsedilecek şey mi bu?  

Hatırlarsanız yazımın başında Felsefe Taşı'nın tam gözümün önünde olduğunu söylemiştim. İşte, her yıl kendime verdiğim sözlerden biri olan belli başlı, Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter gibi serileri bitirmek için koskocaman, dev gibi bir adım attım. Halk kütüphanesinde bana hitap eden kitaplar olmadığını düşündüğümden oraya hiç uğramıyordum, iki yıl önce kayıt yaptırdığım halde duruyordu. Sonra sınıftaki arkadaşlardan biriyle konuşurken kütüphaneye gerçekten iyi kitaplar geldiğini söyledi, ben de merak edip uğradım. Felsefe Taşı'nı gördüm, kitabın kapağında parmaklarımı gezdirdim ve sayfalarını biraz çevirip "Neden olmasın?" dedim. Bir yerden başlamak lazım. 

Evet, artık kütüphaneyi daha çok ziyaret ediyoruz. 

Fazla uzatmadan, aslında uzatacağım kadar uzattım, Işığı Ararken'e geçiyorum.


Ben bu kitaba Kitap Aşığı'ndan Tuğçe'nin çok beğenmesi üzerine yazın başlamış, yaklaşık üç yüz sayfasını okumuştum. Sonra araya birkaç kitap girdi, şu oldu bu oldu derken o kitap arada kanadı. Sonra bir gün kitabı kitaplığımda görüp "Ya, bu kitap çok güzeldi, ben neden yarım bıraktım?" deyip tekrar başlamıştım. Bunun sayesinde hem kitapları ne kadar çabuk unutabildiğimi fark edip kendime kızmış hem de böyle güzel bir kitabı neden bıraktım diyerek bir daha kendime kızmıştım. 

Kitabın konusunu zaten arka kapak yazısına bakarak öğrenebilirsiniz, ben size spoiler vermeden kitabın genel hatlarından ve hoşuma giden ya da gitmeyen şeylerden bahsedeyim. 

Ana karakter Catherine'in başından gerçekten travmatik bir olay geçiyor. Buna travmatik demek yeterli olur mu bilmiyorum çünkü bence korkunç bir şey bu! Neyse, ağzımı açmıyorum. Olaylar Catherine'in başından geçenlerden biraz öncesi ve olaylardan üç yıl sonrası olmak üzere iki şekilde anlatılıyor. İki üç sayfalık bölümlerden oluşuyor ve işin ilginç yanı, geçmişte ne olduğunu bilmeniz/az çok tahmin etmenize rağmen olaylar o kadar şaşırtıcı geliyor ki size. 

Genel olarak psikolojik, yani karakterin iç sesiyle ve düşünceleriyle baş başa kalmanıza rağmen sıkılmıyorsunuz. Bazen yazar neredeyse aynı cümleleri kullanmış olmasına rağmen sıkılmıyorsunuz diyeyim size, o derece. Aslında yazarı bu konuda tebrik etmek gerekiyor çünkü bir evi günde birden fazla kontrol edip duran birinin monoton işlerini anlatırken sanki aksiyon yaratıyormuşçasına karakterle heyecanlanıyor, bazen karakterin kafasında kurduğu şeylerden onla beraber sizde korkuyorsunuz. Evi kontrol etme işlemiyle her seferinde karşılaşmamıza rağmen orada olan ufak tefek farklılıklar sanki her seferinde ön kapıyı değil de arkasında, elinde bir bıçakla bekleyen bir adam olan kapının kilitli olup olmadığını kontrol ediyorsunuz sanırsınız. Ya da Catherine kontrolleri yeterince iyi yapamadığını düşünüp tekrar işe giriştiğinde siz de onunla beraber korkunç bir şey olmasını bekliyorsunuz. 

Bu roman insanın psikolojisini bozabilir. 



Lee... Onun en büyük korkulu rüyası. Yazar mükemmel kalemiyle okuru karakterlere yakın hissettirmeyi başardığından benim de en büyük korkulu rüyam olabilir kendileri. Adam psikopat arkadaşlar. Hem de büyük harflerle PSİKOPAT. 

Bir insan nasıl daha önce sevdiği birine karşı bu kadar vahşileşebilir? Sevdiğine nasıl olur da böylesine zarar verebilir, aklım almıyor. Ve tüm bunları yaparken nasıl bu kadar hatasız davranabilir? Kızın tüm kaçış yollarını kapayıp her şeyini elinden alabilir?

Bana biri bu kitabı tek kelimeyle özetle dese "korkunç" derim herhalde. Çünkü ciddi anlamda korkunç. Özellikle o son, nasıl bir sondu? Lee ve yazar ortaklaşa hareket etmiş gibi, böyle ikisi birden nokta atışı yapmışlar. Yani kitabı kapatıp bu adamın gerçekten işinde iyi olduğunu düşündüm. 

Ondan kurtulmak için ya ölmeniz, ya da öldürmeniz gerek.Tüyler ürpertiyor. Acıyorsunuz. Korkuyorsunuz. 

Şahsen benim bu kitaptan çıkardığım bir sürü ders var, mesela kırmızı renkte hiçbir şey, özellikle kırmızı elbise giymemem gerektiği. Ya da erkek arkadaş edinmeye karşı olumsuz tavrımın artması gibi. Bunu şaka olsun diye söylemiyorum, kitaptan ciddi anlamda etkilendim.

En kötüsü de kimsenin Catherine'e inanmaması bence. Kendisi de kitapta bunu söylüyor ve şöyle bir düşününce bu gerçekten kötü bir şey. Yazıya başlarken neşeliydim, şimdi ise tamamen farklı bir ruh haline büründüm. Catherine için gerçekten kitap boyu üzüldüm. Ve çoğu zaman onun hissettiği gibi panik halinde hissettim kendimi. 



Bu kitabı hangi türü severse sevsin herkese öneriyorum. Tek bir kategorideki insanlara önermiyorum, onlarda uzun uzun ruhsal anlatımdan ve betimlemelerden hoşlanmayan, sürekli olay ve aksiyon isteyen insanlar. Bana sorarsanız okumanız çok güzel olur ama adı üstünde, psikolojik. Ve bence bu tip kitaplara en çok bu tür gidiyor, okur kendini daha çok olayların içinde hissediyor.  

Ve son olarak bu kitaba dört puan vereceğim ama kitabın kalbimdeki yeri çok daha değerli. Bir dahaki yazımda (belli mi olur, belki Felsefe Taşı olur) görüşmek üzere!



12 yorum:

  1. En baştaki soruya yanıt: İyiyim valla, bir de dershaneye gitmeseydin daha iyi olacaktım ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahah :D Cevap verdiğin için çok sağ ol, birinin tutup da bu soruya cevap vereceğine pek ihtimal vermemiştim :D :D Aslında senden bunu beklemeliydim. Dershaneye gitmem gerekli ama, biliyorsun. Her ne kadar oraya gitmekten nefret etsem de...

      Sil
    2. Yanıtını yeni gördüm :O Hem de sana seni mimlediğimi haber vermeye gelince :Dd:D Ve elbette ki benden bunu bekleyeceksin B| phen yani :D falan diyerek ergenleşmiyorum tamam *-* Bu da linki aha: http://athenaninguncesi.blogspot.com.tr/2015/01/book-sacrifice-tag-mimlendim-12.html

      Sil
    3. Çok sağol Ezgi :D Benim de canın şu sıralar mim yapmak istiyordu ama mimleyen yoktu işte :D :D

      Sil
  2. İlk soru için tatilde gittiğimden dolayı kısa bir şekilde yakınıyorum. Kitabı alıp almamak konusunda oldukça kararsızım çünkü annemin harika (!) limitleri sayesinde çok az sayıda kitap alma şansım var. Bir puanı nereden kırdın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatile gittiğinden dolayı neden yakınıyorsun ki? Ne güzel işte, burada tatile gitmek yerine evde oturan arkadaşlarımız var :D Mesela ben! Tatil için nereye gittiniz, tatilin nasıl geçti? Umarım eğlenmişsindir, ben eğlenemiyorum bari başkaları eğlensin. Aslında şimdi hakkını yemeyelim, benim de tatilim güzel geçti. Geç kalkmayı ve dinlenmeyi çok özlemişim. İkinci olarak, eğer kitap alma limitlerin azsa sana alman için önereceğim ilk kitap değil. Benim de kitap alma limitim çok kısıtlı ve şuan almak için çıldırdığım ama alamadığım tonlarca kitap var. Mesela Marslı. Tatlı Şeytan. Duman ve Kemiğin Kızı. Bunlar ilkleri. Ne tarz sevdiğini söylersen sana bir sürü güncel kitap önerebilirim ama fırsatını bulursan bu kitabı da okumalısın. Benim bir puanı neden kırmama gelince... Tam puanı sadece favori kitaplarıma veriyorum, benim için harika kelimesinin anlamı olan kitaplara. Aslında bu kitap da müthiş ama daha çok fantastik kitapları sevdiğimden de beş puan veresim gelmedi. Bendeki biraz önyargı, hala fantastik, bilimkurgu ya da distopya harici kitaplara biraz önyargılı yaklaşıyor, mükemmel olsalar da ilk baştaki önyargımı üzerimden atamıyorum. Gerçekten ama gerçekten, kitaplar söz konusu olduğunda aşırı önyargılı oluyorum ve bu özelliğimi hiç sevmiyorum. Yine de bu tarz bir kitap hiç okumadım. Yazar son dakikalara kadar realistti, en son sayfaya kadar da realistliğini korudu bence. Kalemi de kuvvetli, özgün olması da artı puan. Eğer bir fırsatını bulursan oku, ne bileyim bir arkadaşında varsa ödünç alırsın, kütüphaneden alırsın. Alışveriş yapmayı düşünüyorsan sevdiğin türlere göre sana kitap önerebilirim. Bir mesaj atman yeterli :D

      Sil
  3. Sınav haftanız başladı mı? Benimki haftaya salı başlayacak ve ne yapacağım hiç bilmiyorum. Eksiklerim fazla, toparlamaya çalışıyorum ama dikkatim de çok çabuk dağılıyor. Bir de zamanımızın ne kadar kısıtlı olduğunun farkında olduğumdan şuan panik halindeyim. Geçen rüyamda YGS'ye giriyordum ve o kadar korkunçtu ki. Öyle bir rüya görünce de artık çalışmam gerektiğini fark ettim. Ben psikolojik olarak kendimi çok kasıyorum ama sen yapma ya, senin derslerin iyidir. Tatile üç hafta kaldı, azıcık dişini sık sonra da atla buraya gel. Nasıl fikir? :D Ben klasikleri de izlemeyi planlıyorum ama gözüme hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor. Birkaç sezon sonra da büyük bir ihtimal biter zaten.

    YanıtlaSil
  4. Belli bir tatil planıymış... Neyse, yazın gelirsin :D Ve matematik mi? Neden ki? By senenin matematiği çok kolay, asıl fiziği zor. Fizikten tiksindim artık, ne yapabiliyorum ne de hocayı seviyorum. Klasik sezonu da boş bir zaman diliminde izlersin, hepsini bir anda bitirmene gerek yok. Olmadı bir buçuk yıl sonra :D Biliyorum, biliyorum, ders çalışmalıyım. Ve bundan nefret ediyorum :(

    YanıtlaSil
  5. Erol hoca mı? Bence sekizinci sezonu da bitir, ondan sonra dokuzla klasiği beraber götür :D

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar,
    Blogunuzu çok beğendim ve sizi takibime aldım. Bende bloguma beklerim.
    Sevgiler,
    http://hayatimakyajla.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  7. MERHABA, ilk önce yazını çok beğendim. Daha sonra da eğer ki elimde daha önce okumadığım Harry Potter kitabım olsaydı, mutlaka önceliği ona verirdim. Ne de olsa bana göre en müthiş sanat eserinden bile daha değerli )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba! Çok teşekkür ederim, yazımı beğenmen beni çok mutlu etti. Harry Potter konusunda çok haklısın, ilk kitabı da okudum, ikincisi okunmayı bekliyor ve mükemmel bir kitap. Hani ona "mükemmel" demek bile bir hakaret gibi çünkü tek kelimeyle anlatılabilecek bir şey değil. En kısa zamanda onunla alakalı bir yazı yazacağım, tekrardan teşekkür ediyorum :)

      Sil